Posts

Showing posts from 2010

Korkuyorum

Ona 'güle güle' der demez özlemeye başladığım için korkuyorum. Yapıp yapabileceği her şeyi affedebilme olasılığımdan, Çok mutlu oluşumdan korkuyorum. Her pazartesi, yarına onunla günaydın diyemeyeceğim için ağladığımı fark edince, Her perşembe, yarın onun yanında uyuyacağım için şükrederken korkuyorum. Ona aşık olmaktan korkuyorum. Olduğumu anladığımda çok korkuyorum. Ona bunu söylemeye çekindiğimi hissedince, Yan yanayken ona dokunarak oturmak isteyince, Kokusundan uzak duramayınca korkuyorum. Ellerinin bu kadar güzel olmasından, Aşkın her şeyi affetmesinden korkuyorum. Dudaklarım dudaklarına bayıldığında, Nefesi nefesimi yakaladığında, Kalbim kalbiyle bir olduğunda korkuyorum. Ve o yalnızlığı sevince, Ve onun sıkılganlığını hissedince, Ve onun her an gidebileceğini düşününce, Çok ama çok korkuyorum. Deniz Konuk

Güzelliğini gözlerinde taşıyan adam

Kemikli cehresinde gizli tuttuğu, Senelerce sustuğu sırrını gözlerinden kaçıran adam. Gün gün, sene sene, Ömrü boyunca hayatında değişen onca şeyin yanında tek sabit kalan için, Her gece uykuya dalmadan önce dudaklarından dökülen tek hece için, Sadakatini simgeleyen tek sevgisi için Gitmişti o gece taş duvarlı yapıya. Lacivertin ipeksi görüntüsünü süsleyen inci damlası geceyi aydınlatırken o, Yalnızca güneşinin arayışındaydı. Belli ki o geceye yalnızca güneşini görebilmek için gelmişti. Sanki sadakatinin tek taraflılığını görmek istermiş gibi, Sanki kendisine verilmesini istediği söz başkasına söylendiğinde güneşi batacakmış gibi, Beklediği an gelene kadar kaldı orada. Aniden, çığlık çığlığa bir sessizlik hâkim oldu geceye; Üç aşamada yıldız gibi parladı gönlünü ışıldatan kız. Kalabalığın uğultusu, alkışların gürlüğü ve adamın kulaklarını sağır eden kalp atışları, kalbinden kayan yıldızla son bulmuştu. Yıldızı kaymıştı kaymasına ama dileği gerçek olmamıştı. Kızın p...

Ayrılık

Kelimelerin karşıdan teker teker geldiklerini görüyorum; yavaşça yaklaşıyorlar. Yaklaştıkça ufalan boyutları ve kara mürekkebin bayağılığı nefes alımımı zorlaştırıyor. Onun ağzından çıkan her sözden ben sorumluyum aslında; gözlerimi gözlerine kenetlediğim andan itibaren onu dinleme sorumluluğunu üstlenmiş, tekrarlayabilmeyi kabul etmiş oluyorum. Oysaki onun madde madde saydığı gerçekler havada parçalanıp tek tük, yalnız, kaybolmuş, kederli harflere dönüşüyorlar benim gözlerimde. Şu kapıdan çıkıp gitme nedenlerini sayarken ne kadar basit durduğunun farkına varmadan çatıyor kaşlarını, büzüyor dudaklarını ve derin derin nefes alıyor; çok ciddi olması gerektiğine inanırmış gibi. Masanın üzerinden uzanıp tutamayayım diye ellerini önünde birleştirmiş, yüzüğünü bir ileri bir geri oynatıyor; kalıcılığını yitirdiğini göstermek için. Yürekten söylediğimiz her şarkının simgesi olan o yüzüğü çıkarıp cam masanın üzerine bıraktığında şaşırmayayım diye, oynuyor onunlar. Konuşuyor, konuşuyor, konu...

Gülümse yaşıyorum diye

Bir fısıltı gibi, gelip giden dalgalar; Kimi zaman şiddetle, hesap sorar gibi, Kimi zaman sakince, okşar gibi parmaklarını. Bir fısıltı, bir gizem var medcezirlerde… Kulak verirsen duyarsın haykırışını; Aşkı ilan eder köpüren mavilerinde, Şiddetli tutkusunu dile getirir bazen, Bazen de sıradanlığını fısıldar hayatın. Sıradandır ya hayat senin için, Boş dersin ya hani yaşama, Kör gözlerin, nasırlaşmış hislerin, zayıflamış duyularındır bunun sebebi. Oysa girince perdenin aralığından odana sımsıcak güneşin ışığı, Isınmaz mı yüreğin? Gerçekten hissetmiyor musun bu güzelliği? Bu boş olmayışı fark etmiyor musun? Vazgeçmişlik bu! Boş vermişlik! Vazgeçebilir mi insan Tane tane, karanlığı aydınlatan yıldızlardan? Karanlık çökünce serpiştirilen ateş böceklerini yok sayabilir misin? Ağlamaz mısın sen hiç, Güzellik ıslatmaz mı yanaklarını? Nedir ki göğsünü sıkıştıran, Ne kadar inkâr edebilirsin ki, En gerçek, en baskın, en karanlık acılarının bile zamanla silikleştiğin...

Adam

Eğer o beyaz günde aklına girmeselerdi, bunların hiçbiri olmayacaktı Seneler boyunca kendine bile sessiz kalmıştı kız; bu sırrı kendinden dahi gizleyebilmişti Birkaç yıl daha gizli kalabilirdi kalp atışları Onu görünce sanki suçluymuşçasına duruşu, Onun karakteristik özelliği sanılabilirdi hala. Parmak uçlarından, Saç köklerinden, Vücudunun en derininden, Göğsünün ortasına doğru akan kaynar su fark edildiğinde, “Ateşim çıkıyor” demeye devam edebilirdi elbet. “seni istiyorum” Bir kere dudaklarından dudaklarına döküldü mü kelimeler, Kalp atışları da konuşmaya başlar O zaman vücudunu saran alevler gözlerinden damlar Kaynar sular dudaklarını kan kırmızı yapar ve Sır denen şey ortadan kalkar. Hele karşısında durduğunu sandığı duvarın, aslında bir ayna olduğunu anlayınca, Kim söz geçirebilir ki bu deli kıza? İkisinin evet dediğine bir diğeri hayır dese ne fark eder ki? Adam için fark ederdi işte Ve adam durdurulabilirdi Ufak kızı göğsüne bastırmaktan vazgeçebilirdi. ...

Hayat bu

Gidenler ve kalanlar arasındaki kavram. Bazen sonsuzluğa gidenler, bazende yanlızca kaldırım değiştirenler. Farkları ne olursa olsun, onlar artık sizin hayatınızdan çıkmışlardır. Yapıcak bir şey yok, hayat bu… Zaman zaman acımasız, bazen çok güzel. Çoğunlukla yıldıran, ama çabucak toparlatan. Hem çok adil, hem de hiç değil, Şartlar eşit, durumlar değil. Olaylar evrensel, acılarsa kişisel. Yapıcak bir şey yok, hayat bu… Kimine geceler uzun, kimine güneş batmaksızın tepede. Herkese yalancı. Kimine vazgeçilmez, Kimine bomboş. Hem çok farklı, hem monoton. Ya beyaz ya da siyah, Ya öyle, ya da böyle. Dengesiz ve ortasız. Yapacak bir şey yok, hayat bu… Deniz Konuk .

Zarife

Bir köpek görüyorum yolun sonunda Bir çeşme var yanında Bir kız duruyor köpeğin başında Şırıl şırıl akan suyun sesi çeşmenin sesi mi acaba? Bilemiyorum. Dantelli eşarbını geçirmiş başına Kendini koruyor aklınca. Nasıl bakıyor dolu dolu Nasıl da korkuyor besbelli. Kabarmış yüreği gözlerine yansıyor Neden kabarmış ki acaba? Ne derdi olabilir ki bu melek yüzlü kızın? Ne kaybetti acaba? Evet evet. Kesin bir şey kaybetti bu ufak kız Değerli bir şey ama Sanki yeri doldurulamaz biri gibi. Biri mi? Evet birini kaybetmiş Zarife. Ne komik değil mi ona Zarife demek? Bu olmalı ama onun adı. Çok küçük çünkü. Minnacık bir burnu, Küçük al yanakları, Ufacık gamzeleri, Ve yaşına göre çok ama çok anlamlı bakışları var. Kaybetmiş onu besbelli Ne yazık… Anlıyor gibi aslında Farkında sanki gerçeğin Göremeyecek onu tekrar Biliyor sanki bunu. Yazık daha çok küçük Yazık derdi çok büyük. Ama yüreği de büyük Gücü de büyük. Yolun sonundaki çeşmenin yanında duran köpeğin başın...

Yarım kalan hikayen

Güzel bir hikayemiz vardı Birbirinin tam zıttı olan iki insandık Bir gün sen de bunun farkına vardın Ve aniden durduk. Ilerlemeyi kestik. Bittiğimizi sanırken yarım kaldık Farkına varmadık bunun Görevimizi zamanında yapamadık Usendik. Sen usendin Ben saçmalamamayı cok istedim aslında. Bizim sonumuz daha gelmemişti Senin özgürlüğüne düşkün aç egon susturdu beni. Artık oturduğun evi bilmiyorum. Artık nerde ne yediğimi bilmiyorsun. Veya nerde kiminle olduğumu, Veya kimi nasıl sevdiğimi… Biz, sonunu asla getiremeyeceğimiz, yarım kalmış bir hikayeyiz. Yarım kalan elmamız daha bitirilmeden çürümüş baksana. Ben yeni hikayemin içinde mutluyken, Sen hala bitirdiğini sandığın hikayenin yorgunluğunu atıyorsun. Yavaş yavaş şimdi uyanıyorsun. Yazık geç kalıyorsun. Çok geç. Artık tozlu raflar ev sahibimiz. Artık anılar, ve sadece resimlerdeyiz. Hatta artık 'biz' derken garipsiyorum, Çünkü benim için 'biz' sen ve ben demek değil artık, O 'biz' çok...

Yapamam, gelemem ben

Gökten bir melekten Gönderilen bir talih, Bulutların arasından beliren gunes gibi Isıt kalbimi askınla! Uzaktan üşür Yanında yanarım ben Yapamam gelemem yakınına Acır canim kavrulur tenim Duramam kollarında Oysaki bıraksa beyaz pamuk sekerlerini gökyüzü, Okşasalar yanaklarımı, Dudaklarımı birer buse gibi Yapamam gelemem ben Acır canim kavrulur tenim Dokunamam ellerine Duramam kollarında Var olamam kalbinde Yasayamam özleminle Bu ikilem Bu bilmece bitirir beni gecelerimde Yanıp sonen yıldızın ateşi gibi Parlamaktan korkma kalbimde Yasayan ol Yaşatan ol Suyum ol issiz çöllerde Yapamam, gelemem ben Kandırır yeşillerin beni Su gibi parlayan gözlerin Yok olur bedenimde sıcaklık Varlık, Yok olur bedenimde Buz gibi akan sular Yok olur bedenimde Ah su medcezirler hatırlatır seni bana Ah su gelip gidenler aratırlar gözlerini Ah su martılar.. Beyaz martılar.. Ah su melekler Götürdüler seni Ah su beyaz melekler Aldılar seni benden........ Deniz Kon...

Portakal bahçeleri

Ne güzeldir ilkbahar O zaman açar çiçekler, O zaman mis gibi kokar portakal bahçeleri Yol yol uzanan valensiyalar o zaman içini açar insanın Sen de o yollardan birinin sonunda duruyorsun iste Cok yakınım aslında, Bir adım belki bir adımdan daha yakın Ama aynı derece de uzağım sana Çaresizlik uzaklaştırıyor beni senden Bilememezlik, içimdeki bu belirsizlik.. Keşke bilebilsem O kadar yakındın ki bana bir aksam, Yıkıp butun kuralları değiştirecektim nerdeyse herseyi Ama olmadı, durdum. Seni, yasak meyveyi tutkuyla yer gibi, bir anda tüketmek istemedim. Yavas yavas istedim seni Uzun uzun istedim Damlaları elime yüzüme bulasacak kadar rasgele, Kimsenin farketmeyeceği kadar dikkatli istedim. Yeşilleri hep bana bakıcak kadar kalıcı olsun, İlkbaharda dolanan kelebekler kadar güzel olsun istedim. Portakal bahçelerinde dolanan kelebekler… Bizim yasak meyvemiz portakalmış. Ortak noktamızmıs onlar Birleştiren ve butunleyenmiş bizi Etrafında buluşturan.

Kadere bıraktım ben seni

Kadere bıraktım ben seni. Bir bulut gibi rüzgara bıraktım, özgürlüğü bul diye. Benim düşürdüğüm mutluluğu sen bul diye, Zamana bıraktım ben seni. Bir yudum için üzülme diye, Bir şişe sundum ben sana. Bir dokunuşa muhtac olma diye, Aşkımı verdim ben sana. Seni ben mutlu ol diye tutmadım asla Kanatların güçlendiğinde uçabil diye, Gözlerin karanlıkta bile görebilsin diye, Dudaklarının kırmızısı asla solmasın diye Durmadım önünde asla. Tek bir dileğim vardı; 'asla keşken olmasın'dı Kader bile alsa, Rüzgar bile uçursa, 'Hep mutlu olasın'dı. Deniz Konuk

O Deniz'lerdeki aşk

Yazmak istiyor Konuşacak söz olmadığı için yazmak istiyor Yazmali ki çıksın kargalari. Ufak denilecek kadar narin bedeninde kanat çırpmaya çalışan, çalıştıkça içini zedeleyen kargalar belki mürekkeple çıkar diye yazmak istiyor. kasım soğuğunda parmak uçlarini hissetmeyecek olsa bile yazmak istiyor Cevabi olmayan bir soru oldugunu bile bile niye baskalarinin aklini kurcalasin ki? Bosluga soracak sorularini, onlar da yankilanmadan yok olacaklar Neden diyor, Neden tuketilir değerler? Cok fazlayken bir sey nasil, Nasil bu kadar aza indirgenebilir? Her kosulda varken, "bir daha asla" diyebilmek... Sanmayin terk edildiğini Sanmayin hesap sorduğunu Sadece anlamaya calisiyor kendini. Göğüsünde sıkışan kalbini anlamaya calisiyor sadece. O yüzden boşluğa konuşuyor Yankilanip biçim değiştirmeden duyabilsin yureginin sesini diye. Mutluydu oysa ki Seviyordu, seviliyordu. Bazi sartlar yuzunden surekli dokunamasa da Elinde oldugunda ayrilmiyordu dudaklarindan. Se...

Herkes Ağlar

Çünkü anlayamıyor. Söyledi işte; sorunun ne olduğunu bilemiyor. Dün gece eve geç gelmiş olması mı, Yoksa bu sabah karşılaştığı yabancının sıcak bakışı, Ya da o sıcak bakışın bir yabancıya ait olması mı? Ne yani, siz de anlayamadığınız zaman korkmaz mısınız? O da korkuyor işte. Bundan doğal ne olabilir ki? Uzun zamandır sırtını ısıtan kanatlarını garip bir şekilde kaybeden herkes ağlar. Düşünsenize, "anlayamıyorum" diyor Düşüncelerinin, kalp atışlarını duymasını engelleyecek kadar kalabalık olduğunu düşünsenize Sanki yeterince yoğun değilmiş gibi kafası, saçlarının ağırlık yapmaktan başka bir işe yaramadığını düşündüğünü düşünün Hele o kalabalığın dilinden anlamadığını bir düşünsenize Siz de korkmaz mıydınız? Özgür olmanın ona zarar verdiğini düşünen herkes ağlar. Gerçekten uyumak istemenin ne demek olduğunu, Farkındalık şalterini, bir süreliğine de olsa kapatmak istemenin ne demek olduğunu biliyor musunuz? Bilmiyor olmanın korkusunu tatmışsınızdır elbet E...

Hayat bana güzel

Hayat bana guzel Güneş benim için doğuyor, Ben sevişeyim diye batıyor. Kelebekler benim adıma uçuyor, Çiçeklere benim için konuyor. Hiçbir şey üzemez beni bu hayatta ölümden başka. Hiçbir ayrılık yıkmaz beni yarınlarım oldukça. Hiçbir kapı tam olarak kapanmaz benim için, bir pencere açılır her seferinde. Terk et beni, vur kapıları, git! Ne fark eder ki günler benim olduğunda? Kim ağlar senin için, kendini hala severken? Kim ağlar aşkın için, hiçbir zaman gercek olmadığını bilerek? Hayat bana güzel Gökyüzü masmavi, Cıvıl cıvıl kuşların sesi, Güneş gözüme giriyor... mutluyum. İçerim kadehimdeki kırmızıyı, Düşünceler kafamda.. Sen.. Ben.. Biz? Biz diye birşey yok artık. Sen ve Ben varız. Ayrı ayrı. Asla birleşmemek üzere. Belki bigun Sen ve O; Siz olursunuz.. Ne fark eder ki yarınlar benim oldukça? Hayat bana güzel Şarkılar benim için çalıyor, Yollar benim, Dünya benim. Bugün benim. Yarın benim. Hayatım benim. Deniz Konuk

Gizli saklı konuşmalar

“özel” dedi bana. Nesi özel olabilir ki hepimizin yaşadığı birşeyin. Nesi benden gizli olabilir ki bu konunun Niye hiç anlatmıyor, Neyini gizliyor acaba hala benden Altı sene geçmiş aradan, hala neyin sırrını paylaşıyor? Bana bakışı odaya girdiğimde, Onu görmüş gibiydi. Neden rahatsızlık duyuyor acaba Niye hiç konuşmuyor, Sebepsiz değildir eminim, Ama neyin kaçışını yapıyor? Bana “çık!” dedi odadan, Niye hep susuyor, Hangi defteri kapatmaya çalışıyor. Hepimizin geçmişiydi olanlar. Hepimizin hatıraları konuşulanlar. Ben aynı yaştayım şuanda. Neyi anlayamayacağımı düşünüyor. “olmaz” dedi bana. Öyle bir oluyor ki aslında, Kırmızı bir perde çekiliyor bir anda. Neyin savaşını veriyor acaba, Niye sesi çıkmıyor hiç. Bilmiyorum. Ve bilemeyeceğim hiçbirzaman. Konuşmuyor,anlatmıyor, susuyor, sesi çıkmıyor hiç.. Deniz Konuk

Bir kız tek başına

Bir gün tek başınayken başladı bütün bunlar Kız konuşacak birini bulamayınca kendiyle konuştu O zaman kendine soru sormaya başladı Ama soruların cevapları fazla acımasızdı O zaman böyle oturdu işte bir deniz kıyısında Dalgalar vurdukça kıyıya, Yeni sorular geldi aklına. Martılar bağırdıkça, Çığlık attı yüreği. Yağmur damlaları düştükçe vücuduna, Gözyaşları indi yanaklarından Mor çiçekli elbisesinin etekliğine sildi gözlerini. Ellerine baktı, Kupkuruydu elleri. Dizlerine baktı, Titriyorlardı. Gökyüzüne baktı, Kapkaraydı bulutlar. Çok çaresiz hissetti kendini o anda. Midesinde adını koyamadığı bir kalabalık vardı. Neyin kalabalığıydı ki bu acaba? Bilmiyordu. Yukarı baktı sonra, Yukarı baktı ve bir nefes aldı Derin bir nefes Içine çektiği havayı geri üflerken yalvardı sessizce; "nolur" dedi, "bitsin artık". Denize baktı bu sefer, Bir ışıltı vardı denize yansıyan. Başını yeniden gökyüzüne diktiğinde, Gri bulutların ardından güneş görün...

Ansızın

Aslında ansızın da olmadı hayatıma girişin Ansız olan benim cıvıldayan kalbim oldu. Yanlıs olan da buydu zaten Yani n'olmuş ki hayatımdaysan? Ama cıvıldamalar… Ne kadar güzelsin oysa ki Kafamin içinden geçen cümleleri sayabilsem keşke Birbirine girmiş düşünceleri ayıklayabilsem. Keşke yersiz olmasa bu düşünceler Keşke zamansız olmasa açan güneşin ardından yağan kar. Gitsen diyorum artık. Çık kafamdan, Sil cümleleri. Ya da…silme! Gitmesen bile olur aslında. Uzaktan, çok uzaktan gelen dalgayı görür gibiyim Çok büyük Çok güçlü Belki benden de güçlü Hemen gelmese keşke O tuttursa bari zamanı Kan dolaşımımın hızlandığını hisseder gibiyim. Viskiden midir acaba? Öyledir öyledir… Sen olamazsın ki bunların sebebi Olmamalısın belki de. Sigarama karışsana? Karış çaktırmadan tütünün içine Ben yakayım seni Nefes nefes dol ciğerlerime Korkuları da üfleyeyim dumanımda Bu deli rüzgar olsa gerek bunların sebebi Belki de dilimde erittiğim kar taneleri Ya da içimi okşayan güneş Hep bir karışıklık olu...

Bir elmaydı o

Sanki güçlü bir rüzgar esmiş gibi savruldu bu gelişinde Sanki ilk defa oluyormuş gibi, Sanki bu soruyla daha önce karşılaşmamış gibi Ne diyeceğini bilemezmiş gibi sanki Sanki biri yüce dağlara seslenmiş gibi yankılandı olay kafasında. Başka bir açıdan baktı bu sefer; Bir elmaydı o, daha olmadan ağacından düşen. Karar verdi buna, sevindi kız. Sanki elma düşmemişçesine mutlu oldu bir anda. Sanki onun baktığı pencereden bakabilmiş gibi oldu Biliyordu bakamadığını ama "gibi oldu" işte. Gerçek acıydı aslında ama Kız öğrenmişti katlanmaya Gülüp geçerdi insanlara Ama hava kararıp çocuklar uyuduğunda Kız odasının camında beklerdi belki gelir diye Bilirdi gelmeyeceğini ama "belki"ydi işte. Soruya "geçti alışıyor insan, unutmuyor ama alışıyor" dediğinde, Sanki gerçekmiş gibi olurdu söylediği Sanki hakikaten hissettiği buymuş gibi Bilirdi öyle olmadığını ama "sanki"ydi işte. Deniz Konuk.

Beni yaşatmaya devam et

Benimle kal Bırak nefes alayım İzin ver yaşamama Gidersen ben yok olurum Lutfen kal Ellerimi bıraktıgın anda solarım ben Çökerim, daha fazla ayakta duramam Su gibi ihtiyacım var sana Her saniyemde her kararımda gereksin bana Gitme nolur Silme beni kalbinden Silme beni hayatından İzin verme baskalarına. Yerimi almasınlar Yapma lütfen Bu kadar kolay olmamalı Birdaha düsünsen? Belki deneyebiliriz tekrar Belki tutar bu sefer Lütfen Bak nasıl akıyorlar yanaklarımdan Durmadılar gittiginden beri Yapamıyorum Sensiz duramıyorum Yemin ederim Nefes alamıyorum kalbim sıkısıyor Cigerlerim ufalıyor Sensiz ben olamam. Lutfen bitmesin… Lütfen bitm e … Kokuna hasretim biliyor musun? Senin tenine hasretim. Tenin olmadan yasayamıyorum. Birikiyor birikiyor icimde bu ozlem ve seni 1 dakikalık gorusum, sana saniyelik dokunusum beni rahatlatıyor. O kadar muhtacım sana. Saatlerce beraber olsak bile bana en fazla 1 gun daha yetiyor. Sonra hepsi bastan baslıyor; özluyor, ...

Söyle baba

İki kapı vardı önünde, başka seçeneğin yoktu. Bir günde, bir saniyede değil belki ama, bir dakikada verilmesi gereken bir karardı bu. Ama farkında değildin ki bu, bir ölüm kalım meselesiydi. Hic birimiz farkında değildik aslında… Simdi söyle baba, bir şansın daha olsaydı eğer herşey daha güzel olur muydu? Deseler sana tekrar o gunu yaşa diye, neyi değiştirirdin baba? Eğer kum saatini geri alabilseydin, hangi kapıyı seçerdin baba? Biliyorum, hiçbir şey senin suçun değildi. Üzülme, ağlama sakın icten ice. Deme neden diye, çünkü özel bir sebebi yoktu… Ne sen seçtin, ne de ben. Suçlu hissetme kendini sakın, Sen dünyanın en iyi babasısın. Son olarak söyle bana, bir şans daha verselerdi düzelir miydi baba? Deniz konuk

Aşk de

Şu an yanımda olsan Sarılıp uyusam Gecemi aydınlatsan… Nefesim olup yaşatsana beni? Herşeyim olup doldursana hayatımı? Benim olup tamamlasana? Tamamlansam ya seninle… Keşfetmek istiyorum seni Herşeyini, heryerini. Gel. Kokunu duymak istiyorum Hissetmek istiyorum sıcaklığını vücudumda. Dokun bana. Diken diken olayım Öp. Sadece bak ve öp beni. Yıldızım gibisin, Uzaktan görüyorum seni. Arada bir kayıp gerçekleştirsene dileğimi? Yavaş yavaş gel bana Acele etme Çabuk başlayan herşey çabuk biter Sen bitme Sen gitme Sen kal benimle Sev beni delicesine Sen gitme Aşk de kulağıma. Deniz Konuk

Bugün güzel bir gün

Bugün güzel bir gün. Yazın alıştığı gibi güneş açmış tepede duruyor, ufak bir esinti var havada. Sokakta her güzel günü alıştığı gibi insanların sevinç kahkahaları var. Simitçi geçiyor odamın camının önünden, bağırıyor, umutsuz bir şekilde devam ediyor yoluna. Sen gittiğinden beri simit almıyorum simitçiden. Yaz günü olmasına rağmen açmıyor balkondaki çiçekler, bir sen sulardın akasyaları yatmadan önce. Kokun sinmiş yatağına, duvarlar seni anlatıyor, şarkını söylüyorlar ‘my body is gone that’s all’. Ağlayamıyorum  artık sadece birkaç gözyaşı akıyor ve güzel günüme devam ediyorum. Beyoğlu seni soruyor bana her gün ‘o burada’ diyorum ‘siz göremiyorsunuz sadece’ … Artık inanmıyorlar bana, doğrusu bende inanamıyorum artık… Herkes bana soruyor ‘Ne oldu? Nerede o? Neden olmuş?’ Cevabım hep aynı boş bir ağız kıpırdaması, dudaklarım oynuyor ama onlar duymuyorlar. Benim seni duyamadığım gibi. Bugün güzel bir gün Beyoğlu alıştı yokluğuna, Simitçi durmuyor artık, Çiçekler bekle...