Saturday, August 6

Geç kalmamak lazım

Kolumuzda bir saat olmasa eğer, nasıl geçtiğini anlamadığımız zamanı sürekli harcıyoruz. Sanki istediğimizde onu biriktirebilirmişçesine, dur dediğimizde gitmeyecekmiş gibi davraniyoruz ona. Saniyelerin önemini hiçe saymakla geçiyor ömrümüzün yarısı...
Ve bir gün geliyor -ki 'o gün' kendini açıkça belli eder diye tahmin ediyorum- biriktirdiğimizi sandığımız o saniyelerin aslında kalıcı olmadığını anlıyoruz.
! BAM !
Kurduğumuz onlarca "Sonra yaparım", "Şu gün kesin yapacağım" ve "Daha değil" ifadelerini içeren cümlelerimiz geliyor aklımıza. Üşendiğimiz herşey tek tek çıkıyor karşımıza; üşendiğimiz ilişkiler, insanlar, sözler, vaatler, hayaller...
Sürekli kurmaya devam ettiğimiz, her seferinde üzerine satırlar eklediğimiz, hatta üzerine kimliğimizi kurduğumuz ve sık sık üşenerek ertelediğimiz o hayaller. Peşinden gitmek için artık çok geç kalınan sevgili hayaller.
Ya da insanlar, onu ertelemekten artık göz göze gelmeye çekindiğimiz insanlar. Ya da kendimizi o insan hissettigimiz koca anlar. Bir gün artık çok geç kalınmış düşünceler.

Zamanın değerini ihmal etmememiz gerekiyor. Çünkü aslında hayat basit bir kum saati; kolumuza taşıdığımız parıltılı saatler ve cebimizde taşıdığımız takvimler de kum saatinin birer aynası. Her yıldönümü bir gerisayım, gerçekleşebilme olasılıklarını yitiren hayaller için, fani bizlerin hayatında.

Kayıtsızlık hali en büyük pişmanlıkta son bulur. Pişmanlık ise en derin sancıdır, bizim kadar güçlü yüreklere bile. Değil midir sizce de? Hani şu insanın kendini bir müddet hayattan silmek istediği an. Var ya hani, şu 'pşşşt çıkın içimden pis düşünceler!' dedikten sonra bilincinizi kapamak üzere yaşadığınız pişmanlık günleri? Tabii ki hatırladınız, o yük nasıl unutulur...

Pişmanlığın az, keşkelerin yersiz olduğu bir yaşam dileğiyle...


Deniz Konuk

No comments:

Post a Comment

Deko

My photo
kız yazdı, yazdı, yazdı...