Nankörüz
Nankörüz. Her birimiz, içten içe, bazen de apaçık bir şekilde nankörüz. Avuçlarımızda tuttuğumuz taş pırlanta değilse eğer beğenmeyen, pırlantaya ulaşınca da hayal ettiğimiz kadar parlak olmadığını düşünen bizler çok nankörüz. Esmerimiz de nankör sarışınımız da. Kıvırcık saçlımız en nankör, düz saçlımız permanın modası geçtiği için üzülmekte. Şişmanımız feci nankör; vücudunu kesip, biçip, atmak isteyecek kadar isyankâr… Aşığımız da nankör! Hem de öyle ki; yemeden, içmeden, nefes almadan onu yeniden tasarlamaya çalışacak kadar. Gece gündüz demeden politik ve stratejik kumpaslar yaratacak kadar. Ona her içimizden geldiğinde Seni Seviyorum diyemeyecek kadar nankörüz. Hani o geç kalacağımız gün vardı ya? O gün gelene kadar mütemadiyen şikâyet edip eleştirecek bir parça bulduğumuz için nankörüz. O her kim ise, onunla ilk tanıştığımız ve ya ona ilk aşık olduğumuz güne lanet edecek kadar, onunla attığımız kahkahaları unutabilecek, omzundaki gözyaşlarımızı yok sayacak kadar, yüzünü gö...