Posts

Showing posts from November, 2013

Bukalemun

Yavaş yavaş, okuduğu satırları kendi yazmış gibi hissetmeye başladı. Sanki kahramanın düşünceleri kendi düşünceleri, duyguları onun duygularıydı. “Evet!” dedi, “Evet ben de tam olarak bundan bahsediyorum işte!”. Fakat ne kahramanla aynı yaştaydı, ne aynı dönemde yaşıyordu, ne de aynı hayat tarzına sahipti. Tek ortak noktaları ikisinin de hayatlarını toplumun kurallarına uygun şekilde yaşıyor olmalarıydı; çoğu insan gibi yani… Başkasının rolünü oynamak değil miydi bu? Bukalemun gibi. Başkasının fikrine katılmak, onu kendi hayatı haline getirmek demek olmamalıydı. Esinlenmek, ilham kaynağını kelimesi kelimesine tekrarlamak değil, ezberinden uzaklaşıp kendi renklerinde resmedebilmektir o tabloyu. Kırmızı, mavi, sarı evrenseldir ama karışımın ve özgür iradenin sınırı yoktur. Kendi tonunu bulmalısın hayatta; ancak o zaman kendini gerçek anlamda keşfetmiş olursun. Hayat  yolunda, kendini keşfetmenin heyecanında bu hatayı yapmak, başkasının paltosunu üzerine almak gibidir; sı...

Tesadüf

İç güdülerine her zaman güven; bu dünyada kimse seni daha iyi tanıyamaz ve senin için en doğrusunu bilemez senden başka. Esas olan ben olabilmek hayatta. Sürekli hareket halinde olan bir akıntıda yerini bulup, bir öndekinin ve onun önündekinin izinden gitmek yerine, Esas olan kendi izini bırakabilmektir. Bir başkasının doğrusunu üzerine hiç düşünmeden kabullenmektense; yanlışlar, yenilgiler ve başarılar ardından kendi doğrusunu çizebilmektir. Hayatın sana sunduğu -iyi, kötü- durumları yalnızca tesadüfi enteresanlıklara bağlamak yerine, onları anlayıp yürümelisin hayat yolunda. Mesela bu sabah o yanlış sandığın durakta inmeseydin, belki de o yakışıklıyla tesadüfen üçüncü kez, ikişer gün arayla karşılaşmayacaktın ve yarın akşam beraber romantik bir yemeğe gidiyor olmayacaktınız. Ya da dün yanlışlıkla iddia kuponuna Arsenal yerine Manchester City’yi işaretlememiş olsaydın, bugünkü zafer kahkahalarını atamayacaktın. Demem odur ki; tesadüf diye içi boş, rastlantısal, sıradan ve m...