O Minnacık

Onun on küçük makarnadan oluşan küçük elleri, On küçük bezelyeden ve birer pinpon topundan oluşan ayakları ve Kürdan gibi bacakları var. O bugün dört yaşında ama bahse girerim on, yirmi veya otuz sene sonra hala On küçük makarnadan oluşan küçük elleri, On küçük bezelyeden ve birer pinpon topundan oluşan ayakları ve Kürdan gibi bacakları olacak… en azından annesinin gözlerinden bakıldığında. O minnacık. O gelmiş geçmiş en kurnaz melek; yavaş yavaş hayatın cilveleriyle tanışıp şekillenen, bir taraftan da ipek koza gibi saf ve şeffaf olan bir bebek. Onun altın teli saçları var kestirdiğinde özlediği, özlemekten ağladığı, hemen uzasın diye aynanın karşısında sürekli çekiştirdiği. Onun bir hokkası var ki, şakır şukur bütün kış! Bir de bağırması var ki “Sümüük!” diye, peçeteler diyarında kıyamet sebebi! Elmacık, pamukçuk yanakları, Dünyadaki her karanlığı örtebilecek, pırıl pırıl bir gülümsemesi var. Pembe derisi o kadar hassas ki, manolyaya değse kızarır! O minnacık, melek yü...