Friday, September 4

Melek

Şu ölümlü dünyada neden istediğim zaman sesini duyamayayım ki Melek?
Ne kadar kötü olabilir yaşananlar bu kadar bir olan iki kalp için?
Bu iki kalp atışı için dağlar devrilse ne yazar!

Arada bir sesini duysam Melek?

Önceki yaşamlardan tanıdık gözler,
Huzur dolu kucağın,
İpek gibi sesin.

Arada bir seni görsem Melek?

Kimsenin kimse olmadığı bir yerde,
Yaşanan hiç bir şeyin yaşanmamışlığında,
Kırılan kalplerin onarıldığı bir gezegende,

Seni görebilir miyim Melek?

Yüreğim özledi de seni...
Sarılıp kokunu içime çekesim var Melek

Ne garip hayatlarımız kesişip, yuvalarına oturdukları yerden bir dalgada, darma duman ederek her bir yanı, kopuyorlar birbirlerinden.

Ben asıl olanı hiç unutmam, sende de daim olmasını dileyerek...

Evrende geriye kalan her şeyi unutup ellerini tutabilir miyim Melek?

Deniz Konuk

Thursday, September 3

Çocuk

Çocuk için dünyadaki en önemli şey oyuncaklarıdır.
Çocuk arabalarını dizer evin giriş kapısından başlayarak, merdivenlerden indirdikten sonra oyun odasına kadar, sıra sıra. Çocuk bebeklerini dizer evin tüm kitaplıklarına.
Bebeklerinin saçını tararken kuaför olur, onlara mama yedirirken anne, kitap okurken öğretmen olur çocuk. Arabalarının tüm lastiklerini teker teker söküp takarken tamici olur, pastel boyalarıyla gelişigüzel daireler çizerken ressam, kendi hazırladığı tiyatro biletlerini satarken gişeci olur çocuk.
Sınırı yoktur hayal gücünün, sonu yoktur istediklerinin. Kalbi tertemiz, kirlenmemiş, şekillendirilmemiştir henüz büyükler tarafından.

Keşke unutmasa büyükler çocuk saflığının ne kadar değerli olduğunu, keşke kalın duvarları olan kalıplara koymasalar onları...

Çocuk yazın kumdan kaleler yapmak için iner sahile,
Çocuk dondurma yemek için çıkar İstiklal Caddesi'ne,
Çocuk suyun üstünde nasıl da sihirli bir şekilde durduğunu anlamak için biner bota,
Çocuk oynamak, kahkaha atmak, öğrenmek, sevmek ve sevilmek için hayal kurar;

Ölmek için değil.

Çocuk çizgi film izler. Aynı filmi, sayısını hatırlayamayacağı kez izler, hep aynı coşkuyla,
Çocuk sabundan yaptığı baloncukların önce şişmesini sonra da havada uçmasını izler,
Çocuk saf hayallerini izler,

Annesinin ölümünü değil.

Çocuk, küçük olduğundan değil, tertemiz, saf olduğundan değerlidir,
Kıyılmaz.
İnsan canının değerini yitirdiği yerde eller üstünde tutulma gereği bundandır,
"Bari çocuklara kıyılmasın"dır.

Çocukların öldürüldükleri bir yerde karartı vardır, uçsuz bucaksız bir karanlık. Hayallerin noksanlığı tarafından oluşan boğuk bir hava ve nefes alamayan çiçekler vardır. Solmuş, saflığını unutmuş, sevgiyi arayan melekler vardır. Mat renkler, flu görüntüler vardır çocukların öldürüldükleri bir yerde.
Hayat yoktur.
Çocuk kahkahası yoksa, hayat yoktur.

Meleklerin çocukları, karanlık duygu ve düşüncelerin ele geçirdiği insanlardan daima koruması dileğiyle…

Deniz Konuk










Tuesday, July 21

Gerçek

Sıcak bir kurşun yarası gibidir gerçek acısı
O kadar ani nüfuz eder ki derine,
Kemiklerine, sinirlerine, damarlarına ve hatta kalbine kadar ulaştığını anlayamaz insan ilk anda
O anda
Gerçek yaktığında

Bir müddet sonra cayır cayır yanmaya başlar kurşunun çevresi
Tam olarak adını koyamaz, ellerinle gösterebilirsin ancak
Tam olarak bilemez, nedenini sorgularsın sadece
Kestiremez, ona buna sorarsın çaresizce, bu deli yangına ayna tutsunlar diye

Bir gök taşı,
Şiddetle akan şelalenin altındaki sağır gürültü,
Patlayan bombanın enkazından gelen melek çığlıkları,
Kan kaybının, hayat ve ölüm arasındaki incecik çizgide seyir ettirdiği ambülansın uğultusu,
Yıldızların arasından hızla gelişini seyire daldığın ve fakat adını koyamadığın bir gök taşı.
Gördüklerin ve duyduklarına inanamadığın o anda
Gerçek yaktığında
"Cos" diye
Tam olarak nereye ve nasıl düştüğünü kestiremediğin bir gök taşı

Alevi, kurşunun kızgınlığı, kalbinin yangını, kulaklarının uğultusu,
Alevi gök taşının söner zamanla;
Yağmurlar yağar üzerine, şimşekler çakar, rüzgar alır yükseltir zaman zaman ama
An be an köz olur bir zamanlar kalbini ve adını koyamadığın fizyolojik noktalarını tiz tiz acıtan gök taşı

Gerçek,
Aşk,
Kurşun yarası,
Yok oluş,
Kayıp,
Ölüm.

Eninde sonunda yarın yeni bir gün, birazdan yeni bir an yeniden yaşaman için var olan.

Deniz Konuk






Wednesday, April 1

Bir Can Varmış, Bir Can Yokmuş


Zamanı 3 kelimeyle tanımlamış, yanlımışız; üç farklı zaman yokmuş
Zamanın değerini bilmez olmuş, unutmuşuz; her an geçip gidiyormuş
Pireyi deve yapmış, olur olmaz maddelere anlam yüklemişiz; meğer gitmek varmış, dönmek yokmuş
Çok önemli saydığımız hataları öne koyup, doyasıya sevmemiş, sarılmamışız; bir bakmışız yarın yokmuş
Sonra “keşke”lerden oluşan bir kitap yazmışız fakat; yaşananların telafisi yokmuş
Başkaları gibi kendimizi de hor görmüş, gençliğimizi sonsuz sanmışız; oysa ki yıllar tek yöne doğru sürekli ilerliyormuş…

Ne demiş Koca Adam; 

Dün bitti, yarın gelmeyecek!

Bir tek bugün var elimizde,
Hatta bir tek şimdi var
Tüm kalp kırıklarımı, dargınlıklarımı, korkularımı ve karmaşıklıklarımı bir kenara bırakıp yaşayabileceğim bir şimdim var
Şimdi, elimde ne varsa ona sarılabileceğim, ne hissediyorsam onu yaşayabileceğim, sadece sevebileceğim, dün ne olduysa unutabileceğim tek an

Esas olan Bugün, Şu an, Şimdi
Çünkü günün sonunda; 

Bir can varmış, bir can yokmuş…



Deniz Konuk


Deko

My photo
kız yazdı, yazdı, yazdı...