Tuesday, May 1

Kara Eylül

Eylül ayıdır her fenalığın sebebi;
Henüz sebebini bulamamış olsam da
Hep suçludur Eylül benim hayatımda.

Yazın bitişini simgelemesinden bellidir aslında;
Karamsarlığı, bütün cıvıllığını alır götürür yazın,
Yerine solmuş yapraklar ve
Kararmış bir gökyüzü bırakır.

Yağmur damlaları gibi benim de
Uğursuzluklar akmaya başlar yanaklarımdan.
Eylüldür bunu yapan;
Kara Eylül.

Hep almıştır sevdiklerimi benden
Bayılır ayırmaya pat! diye,
Aniden, uyarmadan, şans vermeden,
Hiç aksatmadan bir şeyi men eder benden.

Hayat Dokuz’da sınar beni
Her Dokuz’da bir,
Ve bir kez daha.
Sekiz’in sonunda gözlerimi kapamak
Kara Eylül bitince uyanmak,
On'a uyanmak isterim.

Yine bir Eylül’de yarattığım ütopyamı gerçekleştirmeyi,
Meşhur farkındalık şalterini kapayabilmeyi isterim.
Sonra belki de Aurore gibi uyandırılırım
On’un öpücüğüyle;
On’a uyanırım,
Kara Eylül’den uzak,
Pembe beyaz renklere…




 Deniz Konuk 11.09.11

Monday, April 16

Kuş

Bir kuşu bile çok sevebilirsin;
Ama ona yuva yapıp su vermezsen eğer,
Sevgi içinde üşür,
Sevgi içinde susar ve
Bir gün uçar gider...

Deniz Konuk




Friday, February 10

Umut

Bembeyaz olmuş kaldırımlar
Pamuk şehir İstanbul’da.
Beyaz örtmüş bütün günahlarını bu şehrin,
Ara sokaklarında kıvrılmış sokak çocuklarının kirleri gitmiş ellerinden,
Mecburen.
Kuytu çıkmazlarına sığınan, içi dışından koyu çocukları örtmüş kar.

Üzülme bu kar da dinecek bir gün,
Mecburen.
Gelecek ilkbahar söz veriyorum,
Bunun senin için de bir anlam ifade ettiğini umarak.

Bugün de bitecek söz veriyorum.
Söz veriyorum yarın yeni bir gün olacak,
Aynı güneş açacak evet ama yeni bir ışıkla doğacak yüreğine.
Yine gece olacak evet ama sonra bir gün daha var,
Söz veriyorum.

Çocuk masalı gibi geliyor biliyorum,
‘Yatçaz kakçaz, geçicek’ der gibi geliyorum ama
Bu da geçecek söz veriyorum.

Ne ilk ne son olmadığını bildiğini biliyorum,
Tek olmak içini rahatlatırdı, belki ümidin daha kuvvetli olurdu ama
Sen de güleceksin söz veriyorum.

Örtme tül perdeni, bırak aralık kalsın biraz.
Kendine, bir gün söneceğini bilsen bile,
Bir mum ışığı bırak umutlarının niyetine.
Bir sağdan, bir soldan gelen rüzgarlar tehtid etse bile yılmadan usanmadan,
Sen de dur, örtme tül perdeni umutlarının niyetine.

Bu mevsim de geçici üzülme,
Bekle kuşların sesini duymayı kuytundan çıkmak için.
Güneş açacak bir gün, söz veriyorum
Meleklerin bunu görmene izin vereceklerini umarak,
Mum sönmeden sabah olacağına inanarak…

Deniz Konuk




Wednesday, January 25

O Minnacık

Onun on küçük makarnadan oluşan küçük elleri,
On küçük bezelyeden ve birer pinpon topundan oluşan ayakları ve
Kürdan gibi bacakları var.
O bugün dört yaşında ama bahse girerim on, yirmi veya otuz sene sonra hala
On küçük makarnadan oluşan küçük elleri,
On küçük bezelyeden ve birer pinpon topundan oluşan ayakları ve
Kürdan gibi bacakları olacak… en azından annesinin gözlerinden bakıldığında.

O minnacık.
O gelmiş geçmiş en kurnaz melek; yavaş yavaş hayatın cilveleriyle tanışıp şekillenen, bir taraftan da ipek koza gibi saf ve şeffaf olan bir bebek.
Onun altın teli saçları var kestirdiğinde özlediği, özlemekten ağladığı, hemen uzasın diye aynanın karşısında sürekli çekiştirdiği.
Onun bir hokkası var ki, şakır şukur bütün kış! Bir de bağırması var ki “Sümüük!” diye, peçeteler diyarında kıyamet sebebi!
Elmacık, pamukçuk yanakları,
Dünyadaki her karanlığı örtebilecek, pırıl pırıl bir gülümsemesi var.
Pembe derisi o kadar hassas ki, manolyaya değse kızarır!
O minnacık, melek yüzlü bir bebek… annesinin meleği.

Bazı geceler onu izliyor.
Küçük göğsünün nefes alıp verdikçe hareket edişini,
Pamuk sekeri yüz ifadesine limon sıkılmış gibi kırpıştırıverdiği gözlerini,
Hamurcuk ellerini birbirine kenetlemesini… o kadar değerli ki!
İster istemez dua etmeye başlıyor kadın. Onu korumak, olup olabilecek her turlu kötülükten onu uzak tutmak için dua ediyor.
Kalbinin en dibinden sevgi sözcükleriyle bütünlesen yalvarışlarla dua ediyor;
“Tanrı’m sen onu koru”.

Çünkü biz aciziz.
Biz, hayatın önümüze sunacakları karşısında, sıklıkla, ne yapacağımızı bilemeyecek kadar aciziz.
Bunun farkındalığı, yani candan can olanı belki bir gün koruyamayacak olusunun farkındalığı, kalbini titreten bir duada son buluyor.

Hiç bir sevgi bundan öte olamaz.
Hiç bir şey -ne kelime, ne resim, ne de hareket- bu mucizeyi anlatamaz.
İnsan aklı bu olağanüstülüğü anlayamaz ki kitaplar anlatabilsin.

Aşk ile bir olmuş iki ayrı kalpten tohumlanan,
Annesinden ve annesinin içinde oluşan bir bebek.
Kendi kendine nefes alana kadar karnı annesinin karnında doyan,
Kalbi annesinin kalbinde atan bir melek.
Doğduğunda ise annesinin yaşama sebebi olan bir nokta; tıpkı diğer noktalar gibi.
Dünyada ne ilk, ne de tek olup, bir o kadar öyle düşünülen çocuğunuz.



Deniz Konuk

Deko

My photo
kız yazdı, yazdı, yazdı...