Wednesday, February 17

Adam

Eğer o beyaz günde aklına girmeselerdi, bunların hiçbiri olmayacaktı
Seneler boyunca kendine bile sessiz kalmıştı kız; bu sırrı kendinden dahi gizleyebilmişti
Birkaç yıl daha gizli kalabilirdi kalp atışları
Onu görünce sanki suçluymuşçasına duruşu,
Onun karakteristik özelliği sanılabilirdi hala.
Parmak uçlarından,
Saç köklerinden,
Vücudunun en derininden,
Göğsünün ortasına doğru akan kaynar su fark edildiğinde,
“Ateşim çıkıyor” demeye devam edebilirdi elbet.


“seni istiyorum”
Bir kere dudaklarından dudaklarına döküldü mü kelimeler,
Kalp atışları da konuşmaya başlar
O zaman vücudunu saran alevler gözlerinden damlar
Kaynar sular dudaklarını kan kırmızı yapar ve
Sır denen şey ortadan kalkar.

Hele karşısında durduğunu sandığı duvarın, aslında bir ayna olduğunu anlayınca,
Kim söz geçirebilir ki bu deli kıza?
İkisinin evet dediğine bir diğeri hayır dese ne fark eder ki?
Adam için fark ederdi işte
Ve adam durdurulabilirdi
Ufak kızı göğsüne bastırmaktan vazgeçebilirdi.


Elleri ellerinde kayboluyordu kızın, bayılıyordu buna
Gözlerinin etrafında gelişigüzel yerleştirilmiş çizgiler, kıza güven veriyordu
Titrerken ona sarılıp soğuğu uzaklaştırması, paha biçilmezdi

Hayır, vazgeçmek istemiyordu ondan
Güneş doğmasın, sıcak rüyasından uyanmasın istiyordu kız
Daha ilk sayfasını okumadan rafa kaldırmak istemiyordu kitabını
Adamın kafasını karıştıran gökkuşağı, bu hikâyeyi bitirmeye yetmemeliydi.

Elleri ellerinde ufaldığında, “bırakma” demek istemişti kız
Söyleyemedi bir türlü.
Sanki çok istese de söyleyemeyecek gibiydi
Bu düşüncesi özgürlüğe kavuşmak istemiyordu sanki
Söyleyemedi bir türlü.

Kızın kalbindeki ateş kışı eritti,
Midesinde uçuşan kelebekler zamanı durdurdu,
Adamla birleşme arzusuyla gözleri menevişlendi,
Adam kararından dönmedi.
Oysa ki adamın gözleri de menevişliydi;
Gözler cesareti eşitleyemedi,
Adam kararından dönmedi.

Kız yazdı, yazdı, yazdı, adam kitabın adını koymadı.
El yazısını dalgalar götürdü, kız inat etti yeniden yazdı,
Adam çekindi, okumadı.
Kız izin verdi, adam kararından dönmedi.


Deniz Konuk

Hayat bu

Gidenler ve kalanlar arasındaki kavram.
Bazen sonsuzluğa gidenler, bazende yanlızca kaldırım değiştirenler.
Farkları ne olursa olsun, onlar artık sizin hayatınızdan çıkmışlardır.
Yapıcak bir şey yok, hayat bu…

Zaman zaman acımasız, bazen çok güzel.
Çoğunlukla yıldıran, ama çabucak toparlatan.
Hem çok adil, hem de hiç değil,
Şartlar eşit, durumlar değil.
Olaylar evrensel, acılarsa kişisel.
Yapıcak bir şey yok, hayat bu…

Kimine geceler uzun, kimine güneş batmaksızın tepede.
Herkese yalancı.
Kimine vazgeçilmez,
Kimine bomboş.

Hem çok farklı, hem monoton.
Ya beyaz ya da siyah,
Ya öyle, ya da böyle.
Dengesiz ve ortasız.
Yapacak bir şey yok, hayat bu…


Deniz Konuk.

Zarife

Bir köpek görüyorum yolun sonunda
Bir çeşme var yanında
Bir kız duruyor köpeğin başında
Şırıl şırıl akan suyun sesi çeşmenin sesi mi acaba?
Bilemiyorum.
Dantelli eşarbını geçirmiş başına
Kendini koruyor aklınca.
Nasıl bakıyor dolu dolu
Nasıl da korkuyor besbelli.
Kabarmış yüreği gözlerine yansıyor
Neden kabarmış ki acaba?
Ne derdi olabilir ki bu melek yüzlü kızın?
Ne kaybetti acaba?
Evet evet. Kesin bir şey kaybetti bu ufak kız
Değerli bir şey ama
Sanki yeri doldurulamaz biri gibi.
Biri mi?
Evet birini kaybetmiş Zarife.
Ne komik değil mi ona Zarife demek?
Bu olmalı ama onun adı.
Çok küçük çünkü.
Minnacık bir burnu,
Küçük al yanakları,
Ufacık gamzeleri,
Ve yaşına göre çok ama çok anlamlı bakışları var.
Kaybetmiş onu besbelli
Ne yazık…
Anlıyor gibi aslında
Farkında sanki gerçeğin
Göremeyecek onu tekrar
Biliyor sanki bunu.
Yazık daha çok küçük
Yazık derdi çok büyük.
Ama yüreği de büyük
Gücü de büyük.
Yolun sonundaki çeşmenin yanında duran köpeğin başında olan küçük kız.
O küçük kız çok büyük.


Deniz Konuk

Yarım kalan hikayen

Güzel bir hikayemiz vardı
Birbirinin tam zıttı olan iki insandık
Bir gün sen de bunun farkına vardın
Ve aniden durduk. Ilerlemeyi kestik.
Bittiğimizi sanırken yarım kaldık
Farkına varmadık bunun
Görevimizi zamanında yapamadık
Usendik. Sen usendin
Ben saçmalamamayı cok istedim aslında.
Bizim sonumuz daha gelmemişti
Senin özgürlüğüne düşkün aç egon susturdu beni.

Artık oturduğun evi bilmiyorum.
Artık nerde ne yediğimi bilmiyorsun.
Veya nerde kiminle olduğumu,
Veya kimi nasıl sevdiğimi…

Biz, sonunu asla getiremeyeceğimiz, yarım kalmış bir hikayeyiz.
Yarım kalan elmamız daha bitirilmeden çürümüş baksana.

Ben yeni hikayemin içinde mutluyken,
Sen hala bitirdiğini sandığın hikayenin yorgunluğunu atıyorsun.
Yavaş yavaş şimdi uyanıyorsun.
Yazık geç kalıyorsun.
Çok geç.

Artık tozlu raflar ev sahibimiz.
Artık anılar, ve sadece resimlerdeyiz.
Hatta artık 'biz' derken garipsiyorum,
Çünkü benim için 'biz' sen ve ben demek değil artık,
O 'biz' çoktan yok oldu.
Bitmedi, ama evsiz kaldı.

Savur dumanını
İlan et kahkahalarında yankılanan maceralarını,
Duyur özgürlüğünü!

Bak aynaya,
Yalnızlığını izle.
Sıcak suyun yarattığı buğuda el yazımı ara!
Ye tokadı. Farkına var sahteliğinin.

Bak hikayene,
Bak ve kaldır kadehini.
Gülümse, mutlu ol olabiliyorsan;
Bu senin eserin!




Deniz Konuk

Yapamam, gelemem ben

Gökten bir melekten
Gönderilen bir talih,
Bulutların arasından beliren gunes gibi
Isıt kalbimi askınla!
Uzaktan üşür
Yanında yanarım ben
Yapamam gelemem yakınına
Acır canim kavrulur tenim
Duramam kollarında

Oysaki bıraksa beyaz pamuk sekerlerini gökyüzü,
Okşasalar yanaklarımı,
Dudaklarımı birer buse gibi

Yapamam gelemem ben
Acır canim kavrulur tenim
Dokunamam ellerine
Duramam kollarında
Var olamam kalbinde
Yasayamam özleminle

Bu ikilem
Bu bilmece bitirir beni gecelerimde

Yanıp sonen yıldızın ateşi gibi
Parlamaktan korkma kalbimde
Yasayan ol
Yaşatan ol
Suyum ol issiz çöllerde

Yapamam, gelemem ben
Kandırır yeşillerin beni
Su gibi parlayan gözlerin
Yok olur bedenimde sıcaklık
Varlık, Yok olur bedenimde
Buz gibi akan sular
Yok olur bedenimde

Ah su medcezirler hatırlatır seni bana
Ah su gelip gidenler aratırlar gözlerini
Ah su martılar..
Beyaz martılar..
Ah su melekler
Götürdüler seni
Ah su beyaz melekler
Aldılar seni benden........



Deniz Konuk

Portakal bahçeleri

Ne güzeldir ilkbahar
O zaman açar çiçekler,
O zaman mis gibi kokar portakal bahçeleri
Yol yol uzanan valensiyalar o zaman içini açar insanın

Sen de o yollardan birinin sonunda duruyorsun iste
Cok yakınım aslında,
Bir adım belki bir adımdan daha yakın
Ama aynı derece de uzağım sana
Çaresizlik uzaklaştırıyor beni senden
Bilememezlik, içimdeki bu belirsizlik..
Keşke bilebilsem

O kadar yakındın ki bana bir aksam,
Yıkıp butun kuralları değiştirecektim nerdeyse herseyi
Ama olmadı, durdum.
Seni, yasak meyveyi tutkuyla yer gibi, bir anda tüketmek istemedim.
Yavas yavas istedim seni
Uzun uzun istedim
Damlaları elime yüzüme bulasacak kadar rasgele,
Kimsenin farketmeyeceği kadar dikkatli istedim.
Yeşilleri hep bana bakıcak kadar kalıcı olsun,
İlkbaharda dolanan kelebekler kadar güzel olsun istedim.

Portakal bahçelerinde dolanan kelebekler…
Bizim yasak meyvemiz portakalmış.
Ortak noktamızmıs onlar
Birleştiren ve butunleyenmiş bizi
Etrafında buluşturan.

Kadere bıraktım ben seni

Kadere bıraktım ben seni.
Bir bulut gibi rüzgara bıraktım, özgürlüğü bul diye.
Benim düşürdüğüm mutluluğu sen bul diye,
Zamana bıraktım ben seni.

Bir yudum için üzülme diye,
Bir şişe sundum ben sana.
Bir dokunuşa muhtac olma diye,
Aşkımı verdim ben sana.

Seni ben mutlu ol diye tutmadım asla
Kanatların güçlendiğinde uçabil diye,
Gözlerin karanlıkta bile görebilsin diye,
Dudaklarının kırmızısı asla solmasın diye
Durmadım önünde asla.

Tek bir dileğim vardı;
'asla keşken olmasın'dı

Kader bile alsa,
Rüzgar bile uçursa,
'Hep mutlu olasın'dı.


Deniz Konuk

O Deniz'lerdeki aşk

Yazmak istiyor
Konuşacak söz olmadığı için yazmak istiyor
Yazmali ki çıksın kargalari.
Ufak denilecek kadar narin bedeninde kanat çırpmaya çalışan,
çalıştıkça içini zedeleyen kargalar belki mürekkeple çıkar diye yazmak istiyor.

kasım soğuğunda parmak uçlarini hissetmeyecek olsa bile yazmak istiyor
Cevabi olmayan bir soru oldugunu bile bile niye baskalarinin aklini kurcalasin ki?
Bosluga soracak sorularini, onlar da yankilanmadan yok olacaklar

Neden diyor,
Neden tuketilir değerler?
Cok fazlayken bir sey nasil,
Nasil bu kadar aza indirgenebilir?

Her kosulda varken, "bir daha asla" diyebilmek...

Sanmayin terk edildiğini
Sanmayin hesap sorduğunu
Sadece anlamaya calisiyor kendini.
Göğüsünde sıkışan kalbini anlamaya calisiyor sadece.
O yüzden boşluğa konuşuyor
Yankilanip biçim değiştirmeden duyabilsin yureginin sesini diye.

Mutluydu oysa ki
Seviyordu, seviliyordu.
Bazi sartlar yuzunden surekli dokunamasa da
Elinde oldugunda ayrilmiyordu dudaklarindan.
Seslenişini her duydugunda kipir kipir oluyordu kalbi.
Ama simdi gamzelerinin bile zar zor farkedildiği bir gülümseme beliriyor.

Bir çözebilse bu yok oluşun bilinmezligini,
Bir anlasa nasil bir dibe vuruştur bu
Ask dediği seyin bu kadar cabuk gececegini bilseydi dikkat ederdi O'na asik olmamaya
Sevmekle yetinirdi sadece.
Ne var ki, sevginin yetmeyecegini dusundu
Bu kadar tanidik iki yabanciyi ancak ask tamamlar diye dusundu hep...
Uyarsaydi keske biri
Deseydi "firtina yasarsan cabuk susuz kalirsin" diye

O kadar cok ozlerdi ki O'nu
O'nun cocuksu gozlerini
Bakislarini ozlerdi hep; gozleri severdi O'nun.
Bazi sabahlar gülünç bir şekilde beliren pürüzlerini özlerdi.
Güneşe bakip O'na gunaydin derdi
Yildizlara fisildardi iyi dileklerini o tatli ruyalar gorsun diye.

Her gece yapti bunu
Gozlerini seller enkaza cevirip yaslandirsa bile,
Bir gun vazgecmedi O'nu beklemekten.
Neredeyse vazgecmedi...
Gun geldi yoruldu
Ne sasirtici ama yoruldu bu asktan

Asik nasil yorulur bilemedi
Ozlem nasil kirginliga, hircinliga donusur anlayamadi

Yeniden olsun istedi
Askinin tekrar dogurmadi, doguramadi.
Yine pirpilanmak istedi
Olmadi, yapamadi
Bitmisti iste
Buyusu gitmisti, durduramadi.

O'nu yapayanliz
Uçsuz bucaksin Deniz'lere bakakalmis birakti
Olmadi iste, bilemezdi ki, kimsenin bilemedigi gibi, nasil bittigini
Bitivermisti iste.
Oylesine. Siradanmis gibi.

Deniz dalgali olmasina ragmen kuruttu kopuklerini
Geldi, gitti. Geldi, gitti. Dogasi geregi geldi, gitti...
Kalmadi, kalamadi.
Istedigi gibi degil, oldugu gibi davraninca ozlemle yasayamayacagini anladi.
Artik O, Deniz'ler icin bir masal olmustu
Ask, Deniz'in derinliklerinde kayiplara karismisti.
Bir kursun baglasa da en dipte kalsin ask istedi
Bir daha yuzeye cikamasin, yine dalgalara bogulmasin istedi.

________________________

Bitmisti bitmesine ya, hala sarkilari O'na aittir
Askiyla yakip kavurmustur O'nu, ama kulleri hep eteklerinde ucusur.
Tamamen de yitiremez ki O'nu
Bunu beklemek Deniz'leri bilmemek olur.
Tuzlarini O'nun derisinde biraktığı gibi,
O'nu da tasir kiyiya vuran etekliklerindeki cakil taslarinin altinda.

"Bir tek seni bana cok gordu dunya" dedi hep
Inandi buna' birakti inadi
Inatla birlikte O'nu da birakti
O nasilsa kanatlanir yeniden dedi
O'nun nasilsa bir gun sever yine gozleri...


O kusmesin istedi
Cunku gel-gitleri dogasina mahsus olan Deniz nasil degistirebilirdi ki varoluşunu?
Olgun olsun istedi, olmadi.
"Napalim" dedi ugasmadi, ugrasamadi.

______________________

Sadeligi sever Deniz'ler
Bundandir okyanusta daha guzel oluslari
Ruzgardan etkilendikleri icin koylari tercih ederler
O'nun koyunda ne kadar derin ve huzurlu uykulari vardi.
Lodos aldi goturdu Deniz''i.
Bir yelkenlinin beyaz buyusune kapilip gidiverdi.
Kar beyaz yelken ufuk gibi geldi ona
Ufuk umut demekti
Sigiliktan kurtulustu
Bir mazeretti, bir cikis kapisi.
Bile bile gitti Deniz
Giderler cunku.
Kisin kupkuru kalan dallar gibi,
Yazin sessizleşen dağlar gibi issiz birakip giderler.

O'nu yetersiz gordugune bakmayin, azla yetinebilir Deniz'ler
Dogasina uydu sadece
Yureğine rağmen kendine boyun eğdi

Manevi ilklerin sahibi O erkegin,
Gunun birinde vurdugu kiyilarin birinde, birakti ellerini
Birakti gitti.
Bu son dedi
Bir daha vurmayacakti o kiyiya
Deniz'ler yanmaz deyisini yalanlayip
Yazin kavurucu sicaginda yandi
"Yan sen" demisti O
O ne dese yapari Deniz, degistiremedi bazi aliskanliklarini.
O kadar cok alismiştı ki O'nu beklemeye
Ayrilik hafif geldi.

Ayrilikti sonucta. Ne vardi ki bunda
Herkes birgun bir sekilde ayrilmiyor muydu zaten?
"Ayiran lodos olmus, Azrail olmus ne fark eder" dediler, azaltti ayrılığın anlamini.
Bu yuzden yazmaliydi iste,
Gizleseler de evrenden, kendilerinden gizleyemezlerdi bir sey.
Deniz'ler bilirdi; ayrilik onlari da yikar.

_______________________

Murekkep akittikca akitti
Dusundurdukce dusundurdu
Kiz dusundukce yazdi
Yazdikca nefes aldi.
Gitmisti kargalari
Akan murekkeple birlikte sonsuz bosluga ucup kayboldular.

Deniz'ler yine martilarla dolustu,
Istinye'den Bebek sahiline kadar uzanan akintinin tadina vardilar.

O?
O'nun nerede, nasil, ne yaptigini artik ne Deniz'ler bilir, ne martilar.
Bilmemeliler
Bir kere O'nu vurduklari kiyida birakip gittikten sonra
Bilmemeliler
Dunden bugune kalan tek dilekleri
O'nun iyi olmasi.
Deniz'lerde geri kalani sadece yarina bakar, yarini ilgilendirir.



Deniz Konuk

Herkes Ağlar

Çünkü anlayamıyor.
Söyledi işte; sorunun ne olduğunu bilemiyor.
Dün gece eve geç gelmiş olması mı,
Yoksa bu sabah karşılaştığı yabancının sıcak bakışı,
Ya da o sıcak bakışın bir yabancıya ait olması mı?
Ne yani, siz de anlayamadığınız zaman korkmaz mısınız?
O da korkuyor işte. Bundan doğal ne olabilir ki?

Uzun zamandır sırtını ısıtan kanatlarını garip bir şekilde kaybeden herkes ağlar.

Düşünsenize, "anlayamıyorum" diyor
Düşüncelerinin, kalp atışlarını duymasını engelleyecek kadar kalabalık olduğunu düşünsenize
Sanki yeterince yoğun değilmiş gibi kafası, saçlarının ağırlık yapmaktan başka bir işe yaramadığını düşündüğünü düşünün
Hele o kalabalığın dilinden anlamadığını bir düşünsenize
Siz de korkmaz mıydınız?

Özgür olmanın ona zarar verdiğini düşünen herkes ağlar.

Gerçekten uyumak istemenin ne demek olduğunu,
Farkındalık şalterini, bir süreliğine de olsa kapatmak istemenin ne demek olduğunu biliyor musunuz?
Bilmiyor olmanın korkusunu tatmışsınızdır elbet
Elbet hissetmişsinizdir siz de…
Siz de bilirsiniz o soğukluğu.

Meleklerin yeni yıl hediyelerinin düşmesini yanlız izleyen herkes ağlar.

Yoo yoo, siz kendinizi onun yerine koymayın.
Onun istediği başkalarının onu anlaması değil ki
O sadece kendini anlamaya çalışıyor.
Duyarlılığı yüksek olan herkes gibi,
İhtiyacı olan tek şey kendini dinleyebilmek.

Issız bir sokakta, gece lambasını kendi yüzünden kaybeden herkes ağlar.

Soğuk bir suyun içinde hissediyor kendini
Attığı her adımda, masum bir kelebeği ezmiş olabileceğini bilerek yürüyor.
Zamanı durdurmak mümkün değildir ya,
Elbet yürümeye devam edecek.
Yürümeye devam edecek ki görsün aslında; o yürüken kimse incinmiyor
Anlayabilse keşke; incittiği yalnızca kendisi.

Her geçen gün pullarından birini kaybettiğini hisseden her kelebek ağlar.



Deniz Konuk

Hayat bana güzel

Hayat bana guzel
Güneş benim için doğuyor,
Ben sevişeyim diye batıyor.
Kelebekler benim adıma uçuyor,
Çiçeklere benim için konuyor.

Hiçbir şey üzemez beni bu hayatta ölümden başka.
Hiçbir ayrılık yıkmaz beni yarınlarım oldukça.
Hiçbir kapı tam olarak kapanmaz benim için, bir pencere açılır her seferinde.

Terk et beni, vur kapıları, git!
Ne fark eder ki günler benim olduğunda?
Kim ağlar senin için, kendini hala severken?
Kim ağlar aşkın için, hiçbir zaman gercek olmadığını bilerek?

Hayat bana güzel
Gökyüzü masmavi,
Cıvıl cıvıl kuşların sesi,
Güneş gözüme giriyor... mutluyum.

İçerim kadehimdeki kırmızıyı,
Düşünceler kafamda.. Sen.. Ben.. Biz?
Biz diye birşey yok artık. Sen ve Ben varız. Ayrı ayrı. Asla birleşmemek üzere.
Belki bigun Sen ve O; Siz olursunuz..
Ne fark eder ki yarınlar benim oldukça?

Hayat bana güzel
Şarkılar benim için çalıyor,
Yollar benim,
Dünya benim.
Bugün benim.
Yarın benim.
Hayatım benim.

Deniz Konuk

Gizli saklı konuşmalar

“özel” dedi bana.
Nesi özel olabilir ki hepimizin yaşadığı birşeyin.
Nesi benden gizli olabilir ki bu konunun
Niye hiç anlatmıyor,
Neyini gizliyor acaba hala benden
Altı sene geçmiş aradan, hala neyin sırrını paylaşıyor?

Bana bakışı odaya girdiğimde,
Onu görmüş gibiydi.
Neden rahatsızlık duyuyor acaba
Niye hiç konuşmuyor,
Sebepsiz değildir eminim,
Ama neyin kaçışını yapıyor?

Bana “çık!” dedi odadan,
Niye hep susuyor,
Hangi defteri kapatmaya çalışıyor.
Hepimizin geçmişiydi olanlar.
Hepimizin hatıraları konuşulanlar.
Ben aynı yaştayım şuanda.
Neyi anlayamayacağımı düşünüyor.

“olmaz” dedi bana.
Öyle bir oluyor ki aslında,
Kırmızı bir perde çekiliyor bir anda.
Neyin savaşını veriyor acaba,
Niye sesi çıkmıyor hiç.

Bilmiyorum.
Ve bilemeyeceğim hiçbirzaman.
Konuşmuyor,anlatmıyor, susuyor, sesi çıkmıyor hiç..


Deniz Konuk

Bir kız tek başına

Bir gün tek başınayken başladı bütün bunlar
Kız konuşacak birini bulamayınca kendiyle konuştu
O zaman kendine soru sormaya başladı
Ama soruların cevapları fazla acımasızdı

O zaman böyle oturdu işte bir deniz kıyısında
Dalgalar vurdukça kıyıya,
Yeni sorular geldi aklına.
Martılar bağırdıkça,
Çığlık attı yüreği.
Yağmur damlaları düştükçe vücuduna,
Gözyaşları indi yanaklarından

Mor çiçekli elbisesinin etekliğine sildi gözlerini.
Ellerine baktı,
Kupkuruydu elleri.
Dizlerine baktı,
Titriyorlardı.
Gökyüzüne baktı,
Kapkaraydı bulutlar.
Çok çaresiz hissetti kendini o anda.
Midesinde adını koyamadığı bir kalabalık vardı.
Neyin kalabalığıydı ki bu acaba?
Bilmiyordu.

Yukarı baktı sonra,
Yukarı baktı ve bir nefes aldı
Derin bir nefes
Içine çektiği havayı geri üflerken yalvardı sessizce;
"nolur" dedi,
"bitsin artık".

Denize baktı bu sefer,
Bir ışıltı vardı denize yansıyan.
Başını yeniden gökyüzüne diktiğinde,
Gri bulutların ardından güneş görünmeye başlamıştı.
Kız şaşırdı.
Kupkuru elleriyle sildi bu sefer gözlerini.
Güneş ısıtmaya başlamıştı kemiklerini,
Dizleri titremiyordu artık.

Kız biliyordu ışığın kaynağının kim olduğunu,
Gelmişti yine
Onu rahatlatmaya gelmişti
Bir demet umut getirmişti yanında da.
Kız biliyordu onun kim olduğunu
Nemli gözleri ışıl ışıl parlıyordu artık.
Havadaydı onun huzuru.
Nefesiyle dolardı içine,
Götürürdü bütün kötülükleri
Okşardı saçlarını esintisiyle
Korurdu onu tek başınalığında

Kız biliyordu onun kim olduğunu.




Deniz Konuk

Ansızın

Aslında ansızın da olmadı hayatıma girişin
Ansız olan benim cıvıldayan kalbim oldu.
Yanlıs olan da buydu zaten
Yani n'olmuş ki hayatımdaysan?
Ama cıvıldamalar…

Ne kadar güzelsin oysa ki

Kafamin içinden geçen cümleleri sayabilsem keşke
Birbirine girmiş düşünceleri ayıklayabilsem.
Keşke yersiz olmasa bu düşünceler
Keşke zamansız olmasa açan güneşin ardından yağan kar.

Gitsen diyorum artık.
Çık kafamdan,
Sil cümleleri.
Ya da…silme!
Gitmesen bile olur aslında.

Uzaktan, çok uzaktan gelen dalgayı görür gibiyim
Çok büyük
Çok güçlü
Belki benden de güçlü
Hemen gelmese keşke
O tuttursa bari zamanı

Kan dolaşımımın hızlandığını hisseder gibiyim.
Viskiden midir acaba?
Öyledir öyledir…
Sen olamazsın ki bunların sebebi
Olmamalısın belki de.

Sigarama karışsana?
Karış çaktırmadan tütünün içine
Ben yakayım seni
Nefes nefes dol ciğerlerime
Korkuları da üfleyeyim dumanımda

Bu deli rüzgar olsa gerek bunların sebebi
Belki de dilimde erittiğim kar taneleri
Ya da içimi okşayan güneş

Hep bir karışıklık olur ya insanın içinde
Gökkuşağı değildir genelde hissettiklerimiz, tam tersine
Butun o renkler birbirine girmiş şekilde
Midemizi gıdıklar.
Tıpkı kelebekler gibi

Uçur bakalım kelebekleri midemde
Savur rüzgarını
Bir gökkuşağı da senin için karışsın



Şubat
Deniz Konuk

Bir elmaydı o

Sanki güçlü bir rüzgar esmiş gibi savruldu bu gelişinde
Sanki ilk defa oluyormuş gibi,
Sanki bu soruyla daha önce karşılaşmamış gibi
Ne diyeceğini bilemezmiş gibi sanki

Sanki biri yüce dağlara seslenmiş gibi yankılandı olay kafasında.
Başka bir açıdan baktı bu sefer;
Bir elmaydı o, daha olmadan ağacından düşen.
Karar verdi buna, sevindi kız.
Sanki elma düşmemişçesine mutlu oldu bir anda.
Sanki onun baktığı pencereden bakabilmiş gibi oldu
Biliyordu bakamadığını ama "gibi oldu" işte.

Gerçek acıydı aslında ama
Kız öğrenmişti katlanmaya
Gülüp geçerdi insanlara

Ama hava kararıp çocuklar uyuduğunda
Kız odasının camında beklerdi belki gelir diye
Bilirdi gelmeyeceğini ama "belki"ydi işte.

Soruya "geçti alışıyor insan, unutmuyor ama alışıyor" dediğinde,
Sanki gerçekmiş gibi olurdu söylediği
Sanki hakikaten hissettiği buymuş gibi
Bilirdi öyle olmadığını ama "sanki"ydi işte.

Deniz Konuk.

Beni yaşatmaya devam et

Benimle kal
Bırak nefes alayım
İzin ver yaşamama
Gidersen ben yok olurum
Lutfen kal
Ellerimi bıraktıgın anda solarım ben
Çökerim, daha fazla ayakta duramam

Su gibi ihtiyacım var sana
Her saniyemde her kararımda gereksin bana
Gitme nolur

Silme beni kalbinden
Silme beni hayatından
İzin verme baskalarına. Yerimi almasınlar

Yapma lütfen
Bu kadar kolay olmamalı
Birdaha düsünsen?
Belki deneyebiliriz tekrar
Belki tutar bu sefer
Lütfen

Bak nasıl akıyorlar yanaklarımdan
Durmadılar gittiginden beri
Yapamıyorum
Sensiz duramıyorum
Yemin ederim
Nefes alamıyorum kalbim sıkısıyor
Cigerlerim ufalıyor

Sensiz ben olamam.
Lutfen bitmesin…
Lütfen bitme

Kokuna hasretim biliyor musun?
Senin tenine hasretim.
Tenin olmadan yasayamıyorum.
Birikiyor birikiyor icimde bu ozlem ve seni 1 dakikalık gorusum, sana saniyelik dokunusum beni rahatlatıyor.
O kadar muhtacım sana.
Saatlerce beraber olsak bile bana en fazla 1 gun daha yetiyor. Sonra hepsi bastan baslıyor; özluyor, deliriyorum.

Sen… sen başkasın ama. Kendine donuksun. Gormuyorsun beni.

Hala eskisi gibi bakıyorsun bana.
Yumusacık
Kimsenin daha once bakamadıgı gibi.
Dile gelmeyen bi hayranlık gibi.
Olmayan bi aşk gibi.

Sen de o sun zaten.
Olmayan sevgilim
Bitmeyen askım.
Adını koyamadıgım sey.
"O".

Ask degil işte aslında. Adı yok.
Ona ask dersem ayıp olur. Aşklar geciciymiş oyle diyorlar.
Ben senin gecmeni istemiyorum ki. Hep kal icimde. Beni yasatmaya devam et.





Deniz Konuk

Söyle baba

İki kapı vardı önünde, başka seçeneğin yoktu.
Bir günde, bir saniyede değil belki ama, bir dakikada verilmesi gereken bir karardı bu.
Ama farkında değildin ki bu, bir ölüm kalım meselesiydi.

Hic birimiz farkında değildik aslında…
Simdi söyle baba, bir şansın daha olsaydı eğer herşey daha güzel olur muydu?
Deseler sana tekrar o gunu yaşa diye, neyi değiştirirdin baba?
Eğer kum saatini geri alabilseydin, hangi kapıyı seçerdin baba?

Biliyorum, hiçbir şey senin suçun değildi.
Üzülme, ağlama sakın icten ice.
Deme neden diye, çünkü özel bir sebebi yoktu…
Ne sen seçtin, ne de ben.
Suçlu hissetme kendini sakın,
Sen dünyanın en iyi babasısın.

Son olarak söyle bana, bir şans daha verselerdi düzelir miydi baba?

Deniz konuk

Aşk de

Şu an yanımda olsan
Sarılıp uyusam
Gecemi aydınlatsan…

Nefesim olup yaşatsana beni?
Herşeyim olup doldursana hayatımı?
Benim olup tamamlasana?
Tamamlansam ya seninle…

Keşfetmek istiyorum seni
Herşeyini, heryerini.

Gel. Kokunu duymak istiyorum
Hissetmek istiyorum sıcaklığını vücudumda.
Dokun bana. Diken diken olayım
Öp. Sadece bak ve öp beni.

Yıldızım gibisin,
Uzaktan görüyorum seni.
Arada bir kayıp gerçekleştirsene dileğimi?

Yavaş yavaş gel bana
Acele etme
Çabuk başlayan herşey çabuk biter

Sen bitme
Sen gitme
Sen kal benimle
Sev beni delicesine
Sen gitme
Aşk de kulağıma.



Deniz Konuk

Bugün güzel bir gün

Bugün güzel bir gün.
Yazın alıştığı gibi güneş açmış tepede duruyor, ufak bir esinti var havada.
Sokakta her güzel günü alıştığı gibi insanların sevinç kahkahaları var.
Simitçi geçiyor odamın camının önünden, bağırıyor, umutsuz bir şekilde devam ediyor yoluna.
Sen gittiğinden beri simit almıyorum simitçiden.
Yaz günü olmasına rağmen açmıyor balkondaki çiçekler, bir sen sulardın akasyaları yatmadan önce.
Kokun sinmiş yatağına, duvarlar seni anlatıyor, şarkını söylüyorlar ‘my body is gone that’s all’.
Ağlayamıyorum  artık sadece birkaç gözyaşı akıyor ve güzel günüme devam ediyorum.
Beyoğlu seni soruyor bana her gün ‘o burada’ diyorum ‘siz göremiyorsunuz sadece’ …
Artık inanmıyorlar bana, doğrusu bende inanamıyorum artık…
Herkes bana soruyor ‘Ne oldu? Nerede o? Neden olmuş?’
Cevabım hep aynı boş bir ağız kıpırdaması, dudaklarım oynuyor ama onlar duymuyorlar. Benim seni duyamadığım gibi.
Bugün güzel bir gün
Beyoğlu alıştı yokluğuna,
Simitçi durmuyor artık,
Çiçekler beklemiyorlar seni.
Bir ben kabullenemedim senin ebediyen gittiğini.
Neredesin Ceylan?
                           
Deniz Konuk

Deko

My photo
kız yazdı, yazdı, yazdı...